İSTANBUL TERAPİ MERKEZİ

Randevu 0544 724 36 50

  • Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • http://www.facebook.com/psikologpedagogdoktor
  • http://www.twitter.com/pedagoglar
Çocuk Ergen Terapisi
Yetişkin & Bireysel Terapi
Evlilik & İlişki Terapisi
Aile Terrapisi
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam75
Toplam Ziyaret158825
Üyelik Girişi
Köşe Yazıları
Aile ve Çift Danışmanı Psikolog Atakan Şahin 05057675885
- Mutlu Evliliğin Sırları Nelerdir -

Bireysel Aile Psikolog Fulya Beyribey +90 (546) 932 46 24
İnsan Neden Yalnız Hisseder?

çocuk gelişim uzmanı Suzan SEVİNDİK
ÇOCUKLAR NEYİ UNUTMAZ

Dr. Mehmet A. Eroğlu Yaşam-Eğitim Koçu 0544 7243650
İkigai

evlilik cinsel terapist nesrin örek 05057675885
ERKEKLERDE GÖRÜLEN CİNSEL İŞLEV BOZUKLUKLARI

Kişisel gelişim testleri 0505 767 5885
- Başkalarıyla Yaşayabilme Testi -

Psikolog BARIŞ YILMAZ
- ANLAŞILMAK İSTEYEN KADIN NE YAPMALI –

Psikolog Buse Yeğin
YEME BOZUKLUĞU NEDİR?

Psikolog Pedagog İstanbul Aile ve Çift terapisi
Dr. Psk. Aile Evlilik Çift Danışmanı Ekrem ÇULFA hakkında yazılan yorum, tavsiye, öneri ve faydalar

sinem sayışman05057675885
METROPOLİTAN OKUL OLGUNLUK TESTİ

Sosyolog Merve Ege tel 0505 767 5885
İntihar

Uzman Klinik Psikolog Şakir ERNAS 05426763032
Pazartesi sendromu nedir?

uzman klinik psikolog sabiha ışık 05333738123
Antisosyal Kişilik Bozukluğu

Uzman Psikolog Filiz Gülgör
- HER ÜZÜNTÜ DEPRESYON DEĞİLDİR -

yaşamkoçuvepsikolog ayşimçulfa
Ebeveynler Çocuklarının Karne Notları İle ilgili Nasıl Bir Tutum İçinde Olmalılar?

Uzman Klinik Pedagog Psikolog Gülten Demirdöven 0533 373 81 23
BOŞANMALAR ÇOCUKLARI NASIL ETKİLİYOR?

Uzman Klinik Psikolog Pedagog Gülten Demirdöven 0532 158 35 55
Kitap okuyan insan özellikleri-Kitap Okumanın Faydaları-Kitap Okumayı Sevdirme Yolları

Asist Prof Dr Muhsin Yılmazçoban 0533 373 81 23
İstanbulda AİLE EVLİLİK ATÖLYESİ

MyLife Psikolojik Danismanlik 0532 158 35 55
👨🏻‍🏫👩‍🏫Yabancı sınıf arkadaşlarımla nasıl daha cesur iletişim kurabilirim? Sesimi nasıl duyurab

istanbuldanışmanlık ve koçluk merkezi psikologpedagog 05057675885
Çocuğunuza Sınır Koymakta Zorlanıyor musunuz?

Pedagog istanbul Kadikoy Bakirkoy 0533 373 81 23
Bir Pedagog Gözüyle Terapi

Psikolog Seden Nazlı Basak 02163476003
ÇOCUKLAR DA DEPRESYONA GİRER

Psikolojik Danisman Nurdan Begum Kaplan 05369712883

Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.451532.5815
Euro34.684134.8231
Saat
www.AldatanKadinAldatanErkek.com
Site Haritası
Takvim
istanbul Öğrenci Koçu Psiko Eğitim Koçu 0544 724 36 50
MyLife Psikolojik Danismanlik 0532 158 35 55
ekremculfa@hotmail.com
GİZLİ HİPNOTİK DİL KALIPLARI
10/09/2016
GİZLİ HİPNOTİK DİL KALIPLARI
Karşınızdaki insanın ruh halini, dilediğiniz yöne çekmenizi sağlayacak özel, sözel
sırlar vardır. Hipnotik Dil Kalıpları kavramının kökeni varsayımlardan oluşur. Bu sözlerinizin
ardında gizlenen, asıl niyettir.
Örneğin; „Sanırım hızlı okuma yeteneğin sayesinde bu kadar çabuk öğreniyorsun‟
dediğinizi düşünelim. Bu cümledeki varsayım, hızlı öğrenmeyi sağlayan bir şeyler olduğudur.
Bu da tahminen hızlı okuma yeteneğidir.
Bu örtülü varsayımların Hipnotik bir gücü vardır. Genellikle, dikkatle kurulmuş
cümlelerde, karşıdaki insanın beyninin hemen farkına varacağı ve sorgulamadan
kabulleneceği bir çok varsayım bulunur.
Bir başka örnek daha vermek gerekirse; „Bu özel rapor üzerinde çalışmaya
başlamadan önce bir şeyler atıştıralım, olur mu?‟ Bu cümlede, söz konusu kişinin o „özel
rapor‟ üzerinde çalışacağı varsayılmaktadır. Bu arada, cümlenin sonundaki „olur mu‟ ya
dikkat ettiniz mi? Bu, genellikle başın evet anlamında yukarı aşağı sallanması eşliğinde
kullanılan bir yönlendirme tekniğidir. Karşınızdaki insan bu isteğinize genellikle onay
verecektir.
Hipnoz araştırmaları yapan insanlar, bir insanı belirli ruh hallerine sokmanın,
hipnozcunun dilediği şey hakkında düşünmeye başlamasını (ürününüzü satın almak,
sunduğunu hizmetlerden yararlanmak, sizin adayınıza oy vermek, projenize yardımcı olmak)
sağlamanın çeşitli yöntemleri bulunduğunu tespit etmiştir.
Bir şeyi hayal etmek, o şeyi elde etme ya da ondan uzak durma sürecinin ilk adımıdır.
Ardından, bize ürünlerimizi ya da hizmetlerimizi satın alma, önerimize onay verme, o andaki
hedefimizi gerçekleştirme konusunda ne yapmayı düşündüklerini anlatmalarını isteriz.
İnsanlar, sırf sordunuz diye, size düşüncelerinin gizli şifrelerini açıklamaz. Bu amaçla,
geçerliliği bilimsel olarak kanıtlanmış teknikleri büyük bir ustalıkla kullanabilmeniz gerekir.
Bunlar, karşı tarafın size uyum göstermesi konusunda inanılmaz sonuçlar doğurabilen özel
sözcükler ve cümlelerdir. İnsanların sizin önceden belirlediğiniz yargılara ulaşmasını
sağlayan ifadelerin bir kısmını aşağıda bulacaksınız. 
Hipnotik Dil Kalıplarını Tekrar gözden geçirelim;
• Akıl verecek değilim ama…
• Ne düşünüyorsunuz?
• Bilmek isteyeceğinizi düşündüm…
• Karar vermenize yardımcı olacak…
• Mecbur değilsiniz..
• Kimi insanlar nedense..
• Bilemiyorum…
• Görmek ister miydiniz?
• Bazıları..
• Olsaydı…
• Seçmeniz gerekseydi..
• Hiç gördünüz mü?...
• Neler olabileceğini bir hayal edin…
• İlgileniyor musunuz?
• Size yöntemini gösterseydim…
• Bilemezsiniz..
• Acaba?
• Sizce de öyle değil mi?
• Siz de öyle hissetmiyor musunuz?
Sırf bu kelimeleri kullanmanız, elbette ki, karşı tarafın istediğiniz şeyi yapacağını
garantilemez. Bu sözleri söylerken kullandığınız ses tonu, sesinizin hızı gibi şeyler de çok
önemlidir. Bu ifadeleri farklı iş ortamlarında elinizden geldiğince kullanarak alıştırma yapın ve
izleyin bakalım neler oluyor… 
Gizli Hipnozun en yaygın ve etkili araçlarından biri, Dil Kalıplarıdır.
Eğer bir insanın sizi kolayca ikna ettiğini düşünüyorsanız; büyük olasılıkla
konuşmasının içine gömülü bazı dil kalıpları vardır. Dil kalıplarını kullanan bazı kişiler, bu
kalıpları kullandıklarının farkında bile değildir. Üstelik bu yöntemi doğaçlama kullandıkları
için, teknik kullanıcılardan daha başarılı olurlar.
Konuşma dilimiz, iletişimin en etkin araçlarından biridir. Bu aracın doğru kullanımı,
iletişimin de daha verimli olmasını sağlar.
Konuşma sırasında sadece hangi sözcüklerin kullanıldığı değil, bunların sıralaması,
birbirine bağlanma şekli ve tonlamaları da önem taşır. Aynı sözcüklere, farklı sıralama veya
tonlamalar kullanarak birbirinden çok farklı anlamlar yüklemek mümkün olur.
Örneğin “Oku da baban gibi, eşek olma!” ve ”Oku da, baban gibi eşek olma!”
cümlelerinde aynı sözcükler, aynı sırayla kullanıldıkları halde; sadece virgülün -yani
duraklamanın- yerinin değişmesiyle vurgular değişmekte ve birbirinden çok farklı anlamlar
ortaya çıkmaktadır.
Sözlü iletişimle ilgili en önemli noktalardan biri, karşımızdaki kişinin tepkisel
davranışlarının farkında olmaktır. Eğer kurduğumuz cümleler, karşımızdaki kişiyi suçlayıcı bir
ifade taşırsa, o kişi otomatik olarak savunmaya geçecek, büyük olasılıkla söylediklerimizin
önemli bir kısmını dinlemeyecek ve anlamayacaktır. Dil kalıpları, işte bu gibi durumlara
düşmemek; hatta tam tersine, karşımızdakini incitmeden, savunmaya geçmeye zorlamadan
onu da bizim gibi düşünmeye yönlendirmenin, ikna etmenin yollarını göstermektedir. Dil
Kalıpları barışçıldır. Doğru ve yerinde kullanıldığı zaman, insanlar arasındaki iletişimi üst
boyutlara çıkarabilir. Ancak bu güç, art niyetle kullanıldığı zaman olağanüstü zararlara neden
olur.
Aşağıdaki örnek cümlelerde kullanılan dil kalıbı ögeleri koyu renkle yazılmıştır:
• Acaba herşeye kızmaktan vazgeçtiğinde, ne kadar anlayışlı biri olacaksın,
merak ediyorum.
• Belki de bu sorunu çözmeyi herkesten çok sen istiyorsun.
• Büyük ihtimalle zaten biliyorsun ki, bu arsa kısa bir süre içinde prim yapacak.
• Hayal edebiliyor musun, sigarayı bıraktığında, ona harcamak yerine
biriktireceğin parayla bir araba bile satın alabilirsin.
Dil kalıplarını öğrenmek sadece kendinizi savunma olanağı sağlamakla kalmaz; aynı
zamanda size, her alanda, çok güçlü bir karşılıklı iletişim aracı verir.
Dinlenmek ve Ġkna için MĠLTON Dil Kalıpları
Dilde birtakım genellemelerden, silmelerden ve çarpıtmalardan faydalanarak dili
ustaca belirsiz kullanma sanatıdır. Böylece belirsiz dille karşımızdakini ikna etmenin yollarını
arar ve başarılı bir iletişim kurarız. Bunlar aynı zamanda hipnotik dil kalıplarıdır. İkna
psikolojisinde milton model dil kalıplarının önemli bir yeri vardır.
Milton Model Dil Kalıpları Dilde birtakım genellemelerden, silmelerden ve
çarpıtmalardan faydalanarak dili ustaca belirsiz kullanma sanatıdır. Böylece belirsiz dille
karşımızdakini ikna etmenin yollarını arar ve başarılı bir iletişim kurarız. Bunlar aynı zamanda
hipnotik dil kalıplarıdır. İkna psikolojisinde milton model dil kalıplarının önemli bir yeri vardır.
Bu dil bilinçli zihinle bilinçaltını birbirine geçirir, dikkati dağıtır, bilinçaltına ve diğer kaynaklara
girişi mümkün kılar. Bunları itirazları uzaklaştırmak, arzu edilen iletişim sonuçlarını elde
etmek için günlük iletişimimizde kullanabiliriz. Örneğin, "Hepinizin başarılı olacağına
inanıyorum" derken o kişilerin bilinçaltına başarılı olma telkini yaparız. Bilinçaltı dilini
öğrendiğinde herkes insanların bilinçaltıyla etkin biçimde konuşabilir. Bir mesaj iletmenin en
iyi yolu onu karşımızdakinin bilinçaltına iletmektir. Bilinçaltına ulaşan mesaj bilinçli beyne
ulaşandan çok daha güçlü, heyecan verici ve çok daha inandırıcıdır. Bilinçli beynin mantığı
ile bilinçaltının mantığı birbirinden çok farklıdır. Bir gün bir çiftçiyle oğlu çiftlikte günlük işlerini
yaparken bir at çıkagelmiş. Adam atın üstünde herhangi bir damga görememiş. At
insanlardan fazla kaçmadığı için onun yarı vahşi bir at olduğunu ve ehilleştirirken sahibinden
kaçtığını düşünmüş. Atın üstüne binmiş. Oğlu da bir başka atla onu takip etmeye başlamış.
At çiftlik çıkışında bir yola sapmış ve bir süre gitmiş. Sonra yandaki gölü görmüş ve su içmek
için yoldan çıkmış. Su içmeyi bitirince çiftçi onu tekrar yoluna sokmuş. Bir süre daha gittikten
sonra bu sefer atın karnı acıkmış ve çimenlik bir yer görmüş. Yemek molası için yine yoldan
çıkmış. Karnını doyurunca çiftçi onu tekrar yoluna geri sokmuş. Bu şekilde at birkaç kez daha
yoldan çıkmış. Her seferinde çiftçinin onu yola sokması kolaylaşıyormuş. Sonunda
akşamüstü bir çiftliğe gelmişler. Çiftliğin sahibi yanlarına gelmiş ve şaşkınlıkla bağırmış. "Bu
benim atım. İnanamıyorum. Peki, beni nasıl buldunuz?" Atın üstündeki çiftçi aşağıdaki
adama bakmış ve şöyle demiş, " Ben bulmadım. At kendisi buldu. Benim tek yaptığım onu
yolunda tutmaktı." Nasreddin Hoca Türk tarihinde milton model dil kalıplarını en güzel
kullanan ustalardan biridir. Aşağıdaki olayda da bunun en güzel örneklerinden birini vermiştir:
Bir gün Nasreddin Hoca bir yemek davetine gider ve orada çok yemek yer. Yemek biter ve
Nasreddin Hoca ev sahibine dönerek, "Elhamdülillah, çok doydum. Daha artık bir gram bir
şey yiyemem" der. Hocanın tatlıya düşkünlüğünü bilen ev sahibi hocaya küçük bir şaka 
yapmak ister ve yemek bitiminde on kişilik sofranın ortasına koca bir tepsi baklava getirir.
Tepsiyi gören hoca, baklavaya uzanmak ister ki tam o sırada ev sahibi hocaya dönerek,
"Hocam hani bir gram daha yiyecek durumda değildiniz, şimdi ne oldu?"deyince hoca ev
sahibine şöyle cevap verir: "Siz kalabalık bir sofrada yemek yerken birden içeri padişah girse
ve sofrada hiç yer olmasa kalkıp ona yer vermez misiniz?" Bunun üzerine sofradakiler bir
taraftan kahkahalarla gülerken; bir taraftan da baklava tepsisini hocaya doğru uzatırlar. A-)
Gizli Emirler. Bunlar daha geniş cümle yapısı içinde yer alan emir veya yönlendirme
kalıplarıdır. Emir kipinden kimse hoşlanmaz. Gizli emirler, karşımızdaki kişiye, yapmasını
istediğimiz şeyleri emir kipi kullanmadan söyleme sanatıdır. Örneğin: İnsanlara, "Bunları
kafana takma, boş ver" demek yerine, "Hadi gel seninle biraz dolaşalım, açık havada kendini
daha rahat hissedersin, hele deniz kenarında bir çay içersek bak o zaman kendini ne kadar
rahatlamış hissedeceksin" dediğimizde kişinin bilinçaltına rahatlaması için gizli bir emir
göndermiş oluruz. İnsanlardan bir şey isterken, "Bana bir su getir" demek yerine, "Bana bir
bardak su getirir misin?" demek daha olumlu bir etki yapar. Bir Dilencinin Mesajı Bir bahar
gününde Brooklyn köprüsünde kör bir adam dilencilik yapıyormuş. Dizlerinin dibine bir tabela
koymuş. Üzerinde "doğuştan kör" yazılıymış. Dilencinin önünden yüzlerce kişi geçip
gidiyormuş ama, kimse de dilenciye para vermiyormuş. Bir reklamcı bunu görmüş. Dilencinin
önündeki tabelayı almış ve arkasına bir şeyler yazıp, tekrar dilencinin önüne bırakmış. Ne
olduysa olmuş, gelip geçen ve tabeladaki bu yazıyı okuyan herkes, başlamış dilencinin
önündeki şapkaya para atmaya. Yani bir cümle yetmiş bu kadar kişiyi etkilemeye ve
dilencinin şapkasının kısa sürede ağzına kadar para ile dolup taşmasına. İşin ilginç yanı bu
cümle sadece şu şekildeymiş: "Çok güzel bir bahar günü. .. Ama ben çiçekleri göremiyorum."
B-) Negatif Emirler. "Şimdi kırmızı bir fil düşünme" dediğimizde beynimiz sadece bu
cümle içerisindeki vurgulanan kısmı alır ve ister istemez kırmızı bir fil düşünürüz. Bunun
sebebi olumsuz eklerin beyine gitmemesidir. Örneğin, "Ben artık çikolata yemeyeceğim"
diyen kişi bilinçaltına yalnızca çikolata mesajını gönderir ve çikolatayı daha çok yer. Bir
kişinin bana daha çok bilgi vermesini istiyorsam kendisine şöyle derim: "Bana her şeyi
anlatmayabilirsin, sadece anlatmak istediğin şeyleri anlatsan da sana yardımcı olurum".
Bunları söylediğimde karşımdaki kişinin bilinçaltına "anlat" mesajını vermiş olurum ve bu kişi
genellikle bana her şeyi anlatmaya başlar. İki ortaktan biri, uzun bir buruna sahip olduğundan
burnuyla ilgili ciddi kompleksleri vardır. Diğer ortak uzun burunlu arkadaşını yemeye davet
eder. Adam eve gider ve eşine, "Yarın akşam ortağım eve yemeğe gelecek, lütfen burunla
ilgili bir söz söyleme" der. Kadıncağız ertesi günün endişesiyle uyuyamaz. Burun olayını
kendisine dert eder. Ertesi gün titizlikle kadıncağız akşama kadar hazırlık yapar. Her şey
mükemmel olmalıdır. Fakat içinden burun konusundaki endişeleri ve sıkılganlıkları
atamamıştır. Akşam olur, misafir eve gelir. Kadın, kendi telaşından ve dikkatli olayım
endişesinden dolayı büyük bir stres yaşamaktadır. O sırada da küçük kızları adamın
karşısında oturmakta ve sürekli onun burnuna bakmaktadır. Kadın çay servisini yaparken
kızının muzur bir şekilde güldüğünü görünce birden telaşlanır. Hemen kızını odasına
gönderir. Tam o sırada çay için şeker vermediğini görür. Ve derhal şeker kâsesini eşinin
ortağına uzatarak şöyle söyler: "Burnunuza şeker alır mısınız?" Burada kadın sürekli olarak
burundan bahsetme endişesine odaklanmış ancak bilinçaltı sadece "burun" kelimesini alarak
olumsuz eki algılamamıştır. C-) Tepkisel Önermeler. Bir soruya kelimesi kelimesine cevap
verilmesini değil de o soruyla ilgili bir tepki verilmesini sağlayan sorulardır. Örneğin: 
Karşımızdaki kişiye, "Kapı kilitlendi mi?" diye bir soru yönelttiğimizde aslında ona kibarca,
"Kapıyı kilitlemediysen git ve kilitle" mesajını vermiş oluyoruz. Aşağıdaki hikâyede ise zeki bir
çocuğun bir padişahı ustaca yönlendirmesi tepkisel önermelere güzel bir örnektir: Sultan
Mahmud, yolda gördüğü bir çocuğa bir altın verdiğinde, çocuk onu almamış. Sultan, büyük
bir merakla bunun sebebini sorduğunda, çocuk, "Sultanım! demiş. Annem ve babam bu altını
gördüklerinde, 'Onu mutlaka çaldın' diyerek bana kızarlar." Sultan Mahmud: "O zaman kolayı
var" diye yol göstermiş. "Bunu bana padişah verdi" dersin. Çocuk, "Hele o zaman hiç
inanmazlar" diye atılmış. Ve çocuk şunu söylemiş: "Annem ve babam, eğer padişah verseydi,
bu kadar az vermezdi derler." Bu cevap üzerine Sultan Mahmud, çocuğun bu inanılmaz
zekâsını bir kese altınla ödüllendirmiş. D-) Sebep-Sonuç Bağlantıları. Bir sebebi bir sonuca
bağlarken nedensellik belirten kelimeler kullanırız. Bunlar: " -iken, -dıkça, bu yüzden,
sırasında, önce, sonra, boyunca" gibi sözcükleridir
DĠLĠ DOĞRU, GÜZEL VE ETKĠLĠ KULLANMANIN ÖNEMĠ
İnsanlar, düşünceler, nesneler, dilin aracılığıyla kavranır. İnsan, dil aracılığıyla kendini
ifade eder.
Dil üzerinde düşünülür ve dil bir' düşünce odağı gibi kabul edilirse dilin düşünce
yaşamını zenginleştireceği görülür.
Dilde oluşabilecek kirlenme, millî kültür yapısını bozar.
Dil ne kadar' iyi tanınıyor, ne kadar iyi kullanılıyorsa iletişim o kadar' iyi olacaktır. Bu
yüzden dili doğru ve etkili kullanmak önemlidir.
Dili doğru, güzel ve etkili kullanmak için sözcüklerdeki seslerin doğru telaffuzuna,
vurgu ve tonlamalara, kullanılan sözcüklerde aynı ve yakın sesleri kullanmamaya, ses
olaylarına uymaya dikkat edilmelidir.
Tonlama
Cümlelerde, vurgudan başka, bir söyleyiş özelliği daha vardır. Anlatıma düşünce,
duygu coşkunluk, yumuşaklık, sertlik ayrıntıları katmak için seslerde yükselip alçalma, perde
değişikliği gibi değişiklikler yapılır; buna tonlama denir. Bir' şiir ya da düz yazı içeriğine göre
tonlama yapılarak okunmalıdır.
Bir sözcük her cümlede farklı anlamlara gelebilir. Anlamları tam verebilmek için
tonlamaya dikkat etmek gerekir.
Cümlelerdeki "ancak" sözcüğü farklı anlamda kullanılmıştır, tonlamalarının da farklı
olması gerekir.
Bu işi ancak o çözer. (yalnızca)
Çok çalıştı ancak yarışmayı kazanamadı, (fakat)
Bu üç poşeti ancak taşıyabilirim, (olsa olsa
Dili etkin kullanmak insanın amaçlarına ulaşmasındaki en önemli etkendir. Tarih
boyunca dili etkin kullanarak milyonlarca kişiyi peşine takan liderler ve olağanüstü başarılara
imza atan insanlar vardır.
Aşağıda bir cariyenin amacına ulaşmak için dili nasıl etkin kullandığını ve Yavuz
Sultan Selim gibi bir padişahla nasıl evlendiğini okuyacaksınız.
Yavuz Sultan Selim doğu seferine çıkmadan önce otağ kurulur ve hizmetine bir câriye
verilir. Câriye padişahın hizmetini yaparken kısa bir süre içinde padişaha âşık olur. Ne
yapacağını düşünürken, bütün cesaretini toplar ve sabahleyin Yavuz Sultan Selim çadırından
çıkınca yastığının üzerine şöyle bir not bırakır,
"Derdi olan neylesin?"
Akşam Yavuz Sultan Selim bu notu okur ve hemen altına kendi de bir not yazar:
"Derdi olan söylesin."
Sabah çadıra giren câriye padişahın notunu okur ve yeni bir not yazar:
"Korkuyorsa neylesin?"
Akşam mesajı alan Yavuz Sultan Selim yeni bir mesaj yazar:
"Korkmasın, tez söylesin."
Ertesi sabah bu mesajı alan câriye bütün cesaretini toplar ve derdini padişaha anlatır.
Cariyenin tavrından ve cesaretinden çok etkilenen padişah onunla evlenmeye karar verir.
DİLİMİZİ YANLIŞ KULLANMAK İLETİŞİM PROBLEMLERİNE YOL AÇAR
Dili doğru kullanmak, kurallarına uygun kullanmak önemlidir. Çünkü toplumların
yozlaşması dilin bozulmasıyla başlar. Bu bozukluk düşünce sistemimizi de etkiler. Düşünce
sistemimizdeki bu değişiklikler eskiden beri gelen temel ahlak prensiplerine kadar bizleri
etkileyebilir. Daha yüzeysel incelersek, günlük hayatta daha çok karşımıza çıkacak sorun,
bazı kesimlerin dili doğru kullanmamasından kaynaklanan anlaşamama sorunudur.
İnsanların sahip oldukları dili kurallarına uygun kullanmaması kendilerini başkalarına ifade
etmelerini zorlaştırır ve güzel dilimizin yerini saçma, başka dillerden alıntı yapılırken o dili de
çirkinleştiren ifade şekilleri kaplamaktadır.
Dili doğru kullanmak, kurallarına uygun kullanmak önemlidir. Çünkü toplumların
yozlaşması dilin bozulmasıyla başlar. Bu bozukluk düşünce sistemimizi de etkiler. Düşünce
sistemimizdeki bu değişiklikler eskiden beri gelen temel ahlak prensiplerine kadar bizleri
etkileyebilir. Daha yüzeysel incelersek, günlük hayatta daha çok karşımıza çıkacak sorun,
bazı kesimlerin dili doğru kullanmamasından kaynaklanan anlaşamama sorunudur.
İnsanların sahip oldukları dili kurallarına uygun kullanmaması kendilerini başkalarına ifade
etmelerini zorlaştırır ve güzel dilimizin yerini saçma, başka dillerden alıntı yapılırken o dili de
çirkinleştiren ifade şekilleri kaplamaktadır.
Linguistic (Dil)
Duyu organlarımızla aldığımız mesajlar sinir sistemi için bir dil oluşturmaktadır. Dil
olmadan düşünceyi zihinde canlandıramaz ve insanlarla iletişim kuramayız. Kendi iç
iletişimimizde de dili kullanırız. Kendimizle ve başkalarıyla iletişim kurarken kullandığımız
kelime ve cümleler bizi mutluluğa ve başarıya götürebildiği gibi büyük bir umutsuzluğa da
sürükleyebilir. Bu yüzden dili etkin kullanmak çok önemlidir. Linguistic, kişinin kendisi ve
diğer insanlar ile iletişimini kapsamaktadır. Bu kapsamda kişinin kendi kendine söylediği
olumlu veya olumsuz sözleri, davranışlarına yansımaktadır. Diğer insanlar ile kurduğu
iletişimde kullandığı dil de kişinin düşünce yapısı ile tutum ve davranışlarının bir neticesidir.
Dil, insan deneyimlerine anlam kazandırmak ve bu deneyimleri kendisine ya da başkalarına
iletmek için kullanılmaktadır. Dili kullanma biçimi, insan kimliğinin ve düşünce biçiminin
dışavurumudur. “Linguistic” sözcüğüyle, anlayışı etkileyen ve iletişimin çoğunun dayalı
olduğu dilsel modeller kastedilmektedir. Dil olmadan bilinçli düşünceyi zihinde canlandırmak
zordur. İnsanın duyu organlarıyla aldığı mesajlar sinir sistemi için bir dil teşkil etmekte ve
bundan dolayı da deneyimler sözcük, kelime ve sesle anlamlandırılmaktadır.
SÖZEL OLMAYAN MESAJLAR VE TAġIMASI GEREKEN ÖZELLĠKLER:
Yüz yüze iletişimde bilerek veya kontrolsüz biçimde, sözel olmayan iletişim yoluna
başvurup, jest ve mimiklere dayalı mesajın gönderildiği sık görülmektedir. Jest ve
mimikler,toplumun kültürel yapısına göre anlam kazanır. Bazen uzun cümlelerin anlamını
basit bir harekete sığdırmak mümkündür. Eğer gönderilen mesaj, sözel olmayan bir mesaj
ise, öncelikle mesajın anlamı, ilişki sistemi içerisinde anlaşılır olmalıdır. Kültürel yapıya
uymayan veya anlamı kavranmayan sözel olmayan mesajlar, iletişimde kullanılamaz..Her
ortamda sözel olmayan mesajın gönderilmesi uygun değildir. Uygunluk mesajın içeriği
açısından düşünüleceği gibi, geliştirilen ilişki açısından da düşünülmelidir. Belirli bir sosyal
yapı içerisinde sözel mesaj yerine, sözel olmayan iletişim kullanılması, alıcı ile kaynak
arasında anlaşmayı sağlasa bile, izleyicilerce yanlış algılanabilir ve istenmeyen iletişim
engellerinin dogmasına yol açabilir.Sözel olmayan mesajın bir başka özelliği de, tanımının
tam yapılmış olmasıdır. Bir toplumda belirli alt kültürel gruplarda geçerli olan, ancak kültürel
yapı içerisinde evrensel olmayan jest ve mimikler vardır. Bu tür sözel olmayan mesajların
iletişimde kullanılması halinde etkin iletişim sağlanamayabilir. O halde sözel olmayan
mesajla, etkin iletişimi sağlamak için jest ve mimiklerin kaynak ve alıcılarca tanımlanmış
olması gerekir.
ĠLETĠġĠM: İki birim arasında birbiriyle ilişkili mesaj alışverişine denir.
SÖZEL OLMAYAN ĠLETĠġĠM
o Ses tonu ve vurgu
o Beden dili
o Yakınlık ve mesafe
o Giyim kuşam
o Zamanındalık
SÖZEL OLMAYAN ĠLETĠġĠMĠN ĠġLEVLERĠ
o Tamamlama
o Tekrarlama
o Düzenleme
o Yerine Geçme
Tamamlama: Sözel bir mesajı pekiştirmek.
Örn: Koçun bir danışana aferin demesi ve danışanın omzuna elini koyması.
Düzenleme: Sözel mesajların akışını düzenlemek amacıyla sözel olmayan mesajlar
kullanmak.
Örn: Toplantıda konuşmakta olan yöneticinin söz almak isteyen üyeye eliyle
bekle işareti yapması.
Yerine Geçme: Sözel mesajın yerine onu karşılayan sözel olmayan mesajın
kullanılması.
Örn: Patronun geç kalan işçiye kızması sonucunda işçinin suçunu
kabullendiğini ifade etmek için başını öne eğmesi.
Tekrarlama: Bir mesajı hem sözel hem de sözel olmayan şekilde ifade etmek.
Örn: Bir toplantıda bir üyenin hem elini kaldırıp hem de söz almak istediğini
söylemesi.
1. SES TONU VE VURGU
1.1. SESĠN SÖZSÜZ ĠLETĠġĠMDEKĠ ROLÜ
Sözlü iletişimde, konuşan kişilerin seslerinin tonu, ritmi, yükselip alçalması,
monotonluğu, tınısı gibi özellikleri duyguları aksettiren ve çoğu kez sözcüklerin anlamına ışık
tutan sözsüz iletişim öğeleridir. Günlük yaşamda sıradan ilişkilerdeki konuşmalarda
söylenenleri anlamak için daha çok sözcüklere dikkat edildiği sanılır. Oysa iletişimde bulunan
kişilerin birbirleri üzerinde yarattıkları izlenimle söylenenlerle ilgili yorumlamada sesin
özellikleri önemli rol oynar. İletişimin %70‟ini sözsüz, %30‟unu ise sözel iletişim oluşturur.
Ses, konuşmayı sağladığından, sözlü iletişimin temelidir. Ancak sesin, sözsüz iletişimin
gerçekleşmesinde önemli payı vardır. Konuşma sırasında, insanın, o andaki coşkusal
durumunu, konuşmadaki tutum ve niteliğini, kişiliğinin bazı yönlerini en iyi sesi açığa vurur.
Tembel mi, dikkatsiz mi, vurdumduymaz mı, iyimser mi? Karşıdakiler doğru ya da yanlış, bu
tür niteliklerinizi sesle yorumlama eğilimindedirler. Bu nedenledir ki, çoğu zaman insanların
söyledikleri değil, söyleyiş biçimleri de önem kazanır.
Bu sesin ton, tempo, rezonans ve yükseklik gibi niteliklerinin sonucudur. Güzel bir
sesin farkına varılmaz. Çünkü böyle bir ses ve doğru bir telaffuz amaçlanan işi dikkati
çekmeden yaptırır. Dikkat çeken, akılda kalan sesler ise büyük çoğunlukla hoş olmayan
seslerdir. Ancak ses etkisiz olduğu zaman fark edilir. Ses tonu, yalan söylerken ya da
korkuyu saklarken kişiyi ele verebileceği gibi, söylediklerini doğrulayan bir tanıklıkta yapabilir.
Öyle ki yasal olarak genel geçerliliği olmamasına karşın insanların seslerini analiz ederek
gerçek mi yoksa yalan mı söylediğini saptayan bir aygıt yapılmıştır.
1.2. SES TONU
Çok görevlilik, dilde görünüşteki söz dizimi ile gerçek söz dizimi arasında bir
farklılaşma, ayrışma yapar. Başka bir deyişle dil bilgisi yapısının dışında bir anlamı vardır. Bu
nedenle kaynak dilin söz dizimi yanında ses tonu, mimik, jest ve hareketlerle alıcıya vereceği
bilgilerin gerçek anlamını aktarmaya çalışır. Alıcı da kaynaktan gelen bilgilerin söz dizimi
dışında, gerçek bilgiyi alabilmek için kaynağın ses tonunu, mimiğini, jestini, hareketini, hatta
içinde bulunduğu durumu, kişilik yapısını değerlendirmek zorundadır.
Ses tonunun kesinliği, sertliği ya da yumuşaklığı iletinin çözümünü ve anlamını
değiştirir. Kesin ve sert bir tonla sorulan; “Neden böyle yaptın?” sorusunda savunucu, sert bir
tepki oluşmasına karşın, aynı soru yumuşak bir tonla sorulduğunda güven ve ilgi belirten bir
tepki alınır.
1.3. VURGU
Ses tonu yanında konuşmada ve okumada sözcükler ve tümcelere canlılık katan,
renk veren ikinci bir ses öğesi vurgudur. Vurgu, sözcükleri oluşturan hecelerin birbirinden
farklı biçimde seslendirilmesidir. Bu seslendirme, baskılı, canlı, dik, yumuşak olabilir. Böylece
sözcüklere ilişkin duygulanım ve coşku durumları daha doğru ve iyi biçimde aktarılmış olur.
Genel olarak tümce içinde vurgulanan sözcük, tümcenin en önemli sözcüğü olup
tümceye bu vurguya göre anlam verir. “Ben sizin oradan aldığınızı gördüm.” tümcesi
sözcükler vurgulanmadan söylediğinde bir durumu bildirir. Aynı tümcede “Ben” sözcüğü
vurgulanırsa başkasının görmediği; “sizin” sözcüğü vurgulanırsa başkasının olmadığı;
“oradan” sözcüğü vurgulanırsa başka yerden olmadığı; “aldığınızı” sözcüğü vurgulanırsa
yadsımaya, “gördüm” sözcüğü vurgulanırsa duraksamaya, kuşkuya yer olmadığı anlaşılır.
Bazı hece ve sözcüklerin vurgulaması ya da uzatılması, anlamda bir alay, kuşku,
küçümseme, duraksama belirtir.
1.4. SES TONU VE VURGUNUN ÖZELLĠKLERĠ
o Anlamı belirginleştirir.
o Konuşmanın ikna edici gücünü arttırır.
o Dinleyicinin dikkatinin kaybolmasını önler.
o Konuşmayı daha etkili hale getirir.
o Kişinin psikolojik durumunu yansıtır.
1.4.1. Anlamı BelirginleĢtirme
Bir tümcenin aynı zamanda birden fazla görevi yüklenmesi kaynak tarafından o
tümcenin kullanılmasındaki asıl amacı saptırabilir. Örnek olarak bir iş yerindeki yöneticiyi
ziyarete gelen bir tanıdığa yöneticinin, “Bugün işim çok.”dediğini düşünelim. Bu tümcede dilin
belirtme, eylem, bildirme, yaptırma görevlerinden biri, birkaçı ya da hepsi birden kullanılmış
olabilir.
Alıcı, yani ziyaretçi tarafından bu durumun değerlendirilmesi, kaynağın kişilik
yapısından konuşma sırasındaki ses tonuna, mimik, jest ve hareketlerine, alıcıyla arasındaki
dostluk bağına ve süresine kadar birçok değişkene bağlıdır. Dolayısıyla bu değişkenler
anlamın belirginleşmesini sağlar.
1.4.2. KonuĢmanın ikna Edici Gücünü Arttırma
Mesela politikacıları ele alalım. Güvenilir, yeterince güçlü bir ses tonu ile yerli yerinde
vurgular kullanarak topluluğunun dikkatini çekmek için uğraşırlar. Bu yüzden de sözcüklerin
her hecesine belirtme tonu verirler. Yurt-taş-la-rım beni -iyi-din-le-yin...
1.4.3. Dinleyicinin Dikkatinin Kaybolmasını Önleme
Bir konuşmayı en sıkıcı hale getiren şey monoton bir sestir. Konuşmacı eğer hep aynı
tonda bir ses kullanırsa dinleyicinin konuya olan ilgisi azalacaktır. Çünkü monoton bir ses
beyni de monoton bir ortama sokar. Bunu önlemek için konuşmacı konuşma boyunca sesini
yükseltip alçaltmalı ve gerekli yerlerde dinamikliğini göstermelidir.
1.4.4. KonuĢmayı Daha Etkili Bir Hale Getirme
Ünlemli sözcükler, tümceler, konuşmalar, konferanslar, söylevler, şiir matineleri,
tiyatro oyunları ses tonunun kullanılışıyla ya anlam ve önem kazanır ya da kimsenin ilgisini
çekmeyen bir söz kalabalığı olarak kaybolup giderler. Tiyatroda bir tabir vardır. “Metinde
yazanlar tiyatronun iskeletini oluşturmaktadır. Metne can veren esas unsur ise oyuncunun ta
kendisidir.”[1] Gerçekten de tiyatroyu tiyatro yapan, etkili bir hale getiren metin değil
oyuncunun beden hareketlerini, jest ve mimiklerini ve ses tonunu en etkin biçimde
kullanmasıdır.
1.4.5. KiĢinin Psikolojik Durumunu Yansıtma
Ses tonu, kaynağın duygulanım durumunu sözcüklere ve tümcelere yansıtır. Kendini
acındırmak isteyen, merhamet dileyen insan, anne, baba, kardeşim, arkadaşlar gibi
sözcüklerin birinci hecesini daha ezgili ve uzatarak söyler.
2. BEDEN DĠLĠ
Karşımızdaki kişilerle iletişim kurarken sadece sözcükleri kullanmayız. Zaten iyi bir
dinleyici de iletişim kurduğu kişinin yalnız söylediklerini değil; eli, kolu ve bedeniyle
yaptıklarını da duyar. Çünkü yüz ifadeleri, el ve kol hareketleri, bedenin duruş tarzı ve sesin
tonu gibi sözsüz mesajlar kullanılarak da iletişim kurulabilir. Biz bu iletişim tarzına sözel
olmayan iletişim diyoruz.
Eğer beden dilimize önyargısız ve cesaretle yaklaşırsak birçok görüşme ve
karşılaşmanın sonucunu başarılı kılmamız mümkün olur. Duyguların ve düşüncelerin
kelimelere dökülmediği durumlarda bunu çok açık olarak hissederiz. Böyle anlarda bir bakış,
başın dönüşünü kavrayan bir jest, savunucu bir mimik binlerce kelimeden daha fazla anlam
taşır. Zaten insanlar kelimeleri, genellikle gerçek duygu ve düşüncelerini gizlemek için
kullanırlar.
o Göz Teması ve Gözler
o Yüz İfadeleri ve Mimikler
o El ve Kol Hareketleri
o Baş Hareketleri
2.1. GÖZ TEMASI VE GÖZLER
Vücudun odak noktası olduklarından ve gözbebekleri bağımsız hareket ettğinden,
iletişim işaretleri arasında en açıklayıcı ve doğru bilgi vereni gözlerdir. Bir kişiyle konuşurken
dikkat edilecek en önemli noktalardan biri; nereye baktığımızdır. Doğrudan kişiye bakmak,
karşımızdaki kişiye samimiyetinizi iletmenize yardımcı olur ve vermek istediğiniz mesajın
etkisini artırır. Yere bakarak veya gözlerinizi kaçırarak konuşmanız, karşınızdaki kişinin
üstünlüğünü kabullenme olarak yorumlanacaktır.
Bazı göz hareketleri ve anlamları şöyledir:
o Birisi dürüst değilse veya bizden bir şeyler gizliyorsa bakışları bizimkilerle
toplam zamanın üçte birinden daha az oranda süreyle karşılaşacaktır.
o Bakışlarınız, karşınızdakinin bakışlarıyla toplam zamanın üçte ikisinden daha
uzun süreyle karşılaşıyorsa bunun iki anlamı vardır: Ya “ Sizi çok ilginç veya çekici
buluyordur.” ya da “ Size karşı saldırgan bir tavrı vardır.” deriz.
o Bakışlarınız, karşınızdakinin bakışlarıyla toplam zamanın üçte ikisinden daha
uzun süreyle karşılaşıyorsa ve gözbebekleri de büzüşüyorsa; size karşı sözel olmayan bir
meydan okumada bulunuyor demektir.
o Gözbebekleri, belli ışık durumları ve kişinin ruh haline göre büyür veya
küçülür. Heyacanlanan birisinin gözbebekleri dört katı büyüyebilir ya da tam tersine
sinirlenen, olumsuz bir ruh haline sahip bir insanın gözbebekleri küçülebilir.
2.2. YÜZ ĠFADELERĠ VE MĠMĠKLER
Mimikler sözel olmayan iletişimin temel öğesi, duygu ve coşkuların yüze yansıtılması,
Yüzde anlatım bulmasıdır. Mimiklerin oluşmasında yüz kaslarının hareketi, kasılıp
gevşemesi önemli rol oynar. Yüz kaslarının bir bölümü içgüdü ve dürtülere bağlıdır,
doğuştandır. Yüz kaslarının hareketleri mimiklerle birlikte anlam ve renk bulur.
Şaşkınlık, endişe, korku, sevinç, mutluluk, öfke ve kızgınlık başlıca temel yüz
ifadeleridir. Temel yüz ifadelerinden şaşkınlık ve korku durumunda kaşlar yukarı kalkarken;
endişelendiğimiz, ilgilendiğimiz ve kızdığımız anlarda ise kaşlarımız aşağı inecektir.
Üzüntünün veya kızgınlığın gülümseyen bir ifadeyle ya da sevincin çatık kaşlarla
ifade edilmesi uygun düşmez ve bir anlam ifade etmez. O yüzden insan ilişkilerinde hiçbir
şey belki yüz ifadesi kadar önemli ve anlamlı olamaz.
2.3. EL VE KOL HAREKETLERĠ
Eller insanın kendini ifade etmesinde en duyarlı ve en etkili organıdır. Bir çocuğun
parmağının ucunda bir santimetrekarede 6000 sinir hücresi bulunmaktadır. Bu inanılmaz
kapasite ile insan, parmakları arasındaki bir saç kılını veya bir toz zerreciğini
algılayabilmektedir. Bazı el ve kol hareketleri ve anlamları şöyledir;
2.3.1. Elleri OvuĢturma
İnsanların olumlu beklentilerini ilettikleri sözel olmayan yollardan birisidir. Örneğin bir
oyunda zar atan biri ya da yeni ve karlı bir işe başlayan bir kişi kazanma umudunu göstermek
için ellerini ovuşturur.
2.3.2 KenetlenmiĢ Eller
Kişinin olumsuz bir hareketini dizginlemeye çalıştığını gösteren, hayal kırıklığı
anlamına gelen bir davranıştır.
2.3.3. Ellerin Sert Kullanılması
Ellerin sert bir şekilde kullanılması sert bir mizaca sahip insan portresi ortaya
koymaktadır.
2.3.4. BaĢparmağın Parmağa Sürülmesi
Başparmağın işaret parmağına veya parmak uçlarına sürtülmesi, para beklentisini
ifade eder.
2.3.5. BaĢparmak Gösterme
Başparmak gösterme karakter güçlülüğü, ego, egemenlik, üstünlük ve tamam
anlamlarına gelir.
2.3.6. Kol KavuĢturma
Her iki kolun göğüs hizasında birleştirilmesi olumsuz bir tavrı ve savunmaya
geçildiğini gösterir.
2.3.7. El SıkıĢma
Karşılaşıldığında ve ayrılırken kullanılan ellerin kilitlenerek sallandığı harekettir. El
sıkışma avuç içinin yönüne göre üç mesajı ifade eder. Bunlar üstünlük, boyun eğme ve
eşitliktir. Üstünlük belirten el sıkışı karşıdaki kişiye göre avuç içinin hafif yere dönük
olmasıdır. El sıkışırken avuç içinin hafif yukarı dönük olması karşıdaki kişinin üstünlüğünü
kabul etmek anlamına gelir. Güvenli ve dengeli bir el sıkışma, ellerin dik olarak ve avuçların
birbirlerini bütünüyle kavramalarıyla gerçekleşir. Her iki kişi de kendi varlığını hissettirmiş
olur.
2.4. BAġ HAREKETLERĠ
En yaygın olarak kullanılan iki tanesi onay için baş sallama ve reddetmek için başı
yana sallamaktır. Başın sağa sola sallanması ve yukarı kaldırılması hayır, yukarı aşağı
sallanması evet anlamına gelir. Bazı baş hareketleri ve anlamları şöyledir:
o Başımızı hafif sallamamız karşımızdaki kişiye anlaşıldığı hissi verir.
o Kafa bir yana doğru eğildiğinde kişinin ilgilenmeye başladığı anlaşılır.
o Her iki elin başın arkasında kavuşturulması, kendilerine güveni olan ve bir
konuda kendilerini baskın ya da üstün hisseden kişilerin yapmış olduğu bir harekettir.
2.5. NEDEN BEDEN DĠLĠ?
o Başkaları üzerinde olumlu bir etki yaratarak amacımıza ulaşmaktır.
o Karşımızdakileri daha iyi anlayarak etkili bir iletişim kurmak
o Kendi beden hareketlerimizi denetleyerek sosyal ortamlara daha çabuk uyum
sağlamak
o Başkalarının gerçekte ne söylemek istediğini anlamak
o Karşımızdakilere duygu ve düşüncelerimizi en etkin biçimde anlatmak
o Kendimizi yeterli ve doğru biçimde ifade edebilmek.
o Hedef kişi veya grupları rahatlıkla etkileyebilmek ve ikna edebilmek.
3. GĠYĠM VE GÖRÜNÜġ
Giysiler insanı kapatmaktan çok açarlar, örtmekten çok içteki asıl kişiliği meydana
çıkarırlar. Giyim örnekleri kişisel kimliğin işareti olarak her zaman önem taşımıştır. Bu
yüzyılda her on yıllık dönemin kendine özgü bir giyim tarzı vardır. Bu tarz o dönemin sosyal,
politik, ekonomik ve teknolojik durumu hakkında çok şey anlatmaktadır.
3.1. GĠYĠNMENĠN TEMEL MOTĠFLERĠ
3.1.1. Sergileme
Çoğu sosyal durumdan başkasının eli ve yüzü dışında vücudunun fazla bir bölümünü
göremeyiz. Vücutla değil, giysiler yoluyla yapılan sergilemeye karşılık veririz.
3.1.2. Sosyal Doğruluk
Bir düğünde ne giymemiz gerektiğini biliyorsak kuralları biliyor oluşumuzdan dolayı
üstünlük hissederiz.
3.1.3. Ġffet
Vücudun açıkta kalan yerlerin sosyal ve kültürel geleneklerimize göre utanç verici ve
yakışıksız durum oluşturmamalıdır.
3.2. KIYAFET SEÇĠMĠNĠN NEDENLERĠ
o Ahlaki tehlikeden korunma
o Doğa unsurlarından korunma
o Düşman çevreden korunma
o Grup kimliliği
o Ulusal kimlik
o Moda ve anti-moda
o Meslek
o Yasa gereği
o Statü
3.3. GÖRÜNÜġ VE BEDEN DĠLĠ ARASINDAKĠ ĠNCE ÇĠZGĠ
Görünüş ve beden dilinin arasında her zaman açık bir ayrım yoktur. Dış görünüş ve
beden dili genel olarak farklı bilgiler verseler de, bu bilgilerin önem düzeyi eşittir. Bazen
beden dili ve görünüş aynı bazen de ters yönlü işaretler verebilir. Bu durumda gözler devreye
girmelidir.
Göz teması kolaylıkla „görünüş‟ kolonuna konulabilir. Eskiler „gözler ruhun
aynasıdır‟,demişlerdir. Gerçekten de gözler bilinçaltını, yani ruhu ya da asıl kişiliği ortaya
çıkaran en önemli organdır. Örneğin bir insan yalan söylüyorsa mutlak gözlerini sizden
kaçıracak ya da gözleri aşırı hareketlenecektir. Kısaca insan rol yapabilir, diliyle, beden diliyle
yalan söyleyebilir ama gözleriyle asla.
3.4. DURUMA UYGUNLUK
Aşırı ya da normalden kaçan bir alışkanlık özel olarak dikkat ister. Örneğin ciddi bir iş
görüşmesinde giyilen normal dışı mini etek kaşların kalkmasına neden olabilir. Kadının iyi
niyeti, büroya uygun davranmayı bilmesi görüşmede cinselliği ön plana çıkardığı gerçeğini
değiştirmeyebilir. Ne var ki erkek arkadaşıyla yemeğe giderken giydiği aynı etek kafalarda
aynı soruyu uyandırmayabilir. Fark mini eteği onaylayıp onaylamadığımızda değil, kıyafetin
hangi duruma uygun giysi olduğunda yatmaktadır. İnsan görünüşünün her yanı o insanın
duyguları, inanç ve değerleri hakkında çok şey söyler.
o Fiziksel karakteristikler
o Süs, mücevherat
o Makyaj
o Takılar
o Giyim, kuşam
o Hijyen
o Kıyafet üstündeki logo, resim
o Bölgesel üslup
o Cinsel uyaranlık
Bütün bu özellikler insan özelliğini yansıtan özelliklerdendir. Örneğin kıyafet üstündeki
logo ya da resim o insanın inanç ve değerleri hakkında pek çok şey söyleyebilir. Ama kesin
yargıya ulaşmamak gerekir. Yine örnek olarak taranmamış saçlar, özensiz giyim genellikle
ihmalkârlık değil, bilinçli bir seçim olabilir. Bu özelliğini değiştirmek istemeyen insanların
aslında çok güçlü bir iradesini ve toplumsal beklentilere savunucu tutumunu gösterebilir.
Kadınlar için; Etek-ceket ya da pantolon-ceket iş görüşmeleri için uygun seçim
olacaktır. Etek ne çok uzun ne de çok kısa olmalıdır. Yine çok abartılı, dar ve iddialı
kıyafetlerden kaçınılmalıdır. Sade ve zarif aksesuarlar kullanılabilir. Saç ve makyaj da
abartıdan uzak olmalıdır.
Erkekler için; Koyu renkli, ütülü bir takım elbise ve bunu tamamlayacak bir kravat
uygun tercih olacaktır. Saç, sakal, bıyık tıraşı olunmalı, temiz ve bakımlı görünmelidir.
4. YAKINLIK VE MESAFE
Durulan ya da oturulan yer kişinin algılayışını etkiler. İlişki çok samimi ise daha yakın
olunur. Eğer kişi bir iş başvurusu için gelmişse mülakatçıya yakın oturması rahatsızlık arz
edebilir. Çünkü mülakatçı dokusal ve kokusal kanallar yerine görsel ve işitsel kanalları
kullanma beklentisi içindedir. Mesafeyi genel olarak dört başlık altında inceleyebiliriz;
4.1. MAHREM MESAFE
Gövdeden 35 cm‟lik bir çapı insanlar kendi mallarıymışçasına kullandıkları için tüm
bölgeler arasında en önemlisi budur. Vücut temasına ya da çok yakın duruşlara olanak veren
mesafe, çok yakınlık duyulan kişiler için izin verildiği zamanda ve ölçüde geçerlidir. Yeni
tanışılan birinin omzuna el koymak veya sarılmak olumsuz duygular beslemesine yol açabilir.
İnsanların yanınızda rahat olması için onlara mesafeli davranmak gerekir.
4.2. SAMĠMĠ MESAFE
Gövdeden 40–80 cm arasında değişen çaptır. Yakın arkadaşlar, akraba, tanıdıklar
genelde bu mesafeden iletişimde bulunurlar. Genel yerlerde birbiriyle samimi mesafe içinde
duran iki insan ya da iki arkadaş, karı-koca ya da nişanlı olduğu düşünülür.
4.3. TOPLUMSAL MESAFE
Resmi ilişkilerin gerçekleştiği mesafe 80 cm ile 2 m arasında değişir. Bu mesafe
içinde ilişkinin başlangıcında ve sonunda olabilen el sıkışma gibi bir temas dışında fiziksel
yakınlık söz konusu değildir. Genelde bu mesafede satıcılarla müşteriler ve işyerinde çalışan
kişiler arasındaki konuşmalar sürdürülür. Bir işyerinde patron işçiyi çağırdığında işçi,
patronunun otorite olarak görmesinin ve ona duyduğu saygının derecesine bağlı olarak
patronla arasındaki sosyal bölgenin en uç sınırlarında durmaya çalışır.
4.4. YABANCILAR ĠÇĠN MESAFE
Toplumsal mesafenin bittiği noktadan başlayan mesafedir. Genelde yabancılar için
geçerli olan bu mesafe tanıdık kişiler söz konusu olmadığında uzak durma/mesafe koyma
isteğini yansıtır. Aradaki mesafe 10 m.yi aştığı zaman karşılıklı ilişki daha zorlaşır. Her
kültürde bu mesafe sınırları farklıdır. Örneğin; Araplar ve Meksikalılarda bu mesafe daha
geniştir.
KOÇLUĞA BAġLAMAK
Koçluk Süreci-Koçluk kişisel bir görüşme ile başlar (ister yüz yüze ister telekonferans
yöntemi ile). Böylece kişinin var olan olanakları ve girişimleri öğrenilir, koçluk ilişkisinin
kapsamı belirlenir, harekete geçmek için öncelikler ayarlanır ve ulaşmak istenilen sonuçlar
oluşturulur. Takip eden koçluk seansları, önceden belirlenmiş zaman süresinde
tamamlanmak üzere, yine yüz yüze ya da telefonla yapılabilir. Planlanan koçluk seansları
arasında kişilerin öncelikli hedeflerine ulaşmalarını desteklemek için belirli hareketleri
yapmaları istenebilir. Koç kişinin düşünme ve harekete geçmesini desteklemek üzere bazı
makaleler, yapılacaklar listesi, değerlendirmeler ya da metotlar şeklinde ek kaynaklar
verebilir. Koçluk ilişkisinin sürekliliği kişinin ihtiyaçları ve tercihlerine bağlı olarak değişebilir.
1- Koçluk nerede gerçekleşecektir?
Çoğu koç danışanın ofisine gelmesini ve yüz yüze görüşmeyi tercih eder.Danışanın
kendi mekanında koçluk yapmak daha zordur bu nedenle mümkün olduğunca kendi ofisiniz
yada ona ait olmayan bir mekeanda danışmanlık yapmak daha doğru olacaktır.
2- Ne kadar Ücret almalıyım?
Bunu belirlemek zordur. Bu ülkeden ülkeye ve hangi alanda koçluk yaptığınıza
bağlıdır. Bu nedenle saatlik aylık yada seans başına veya da bir şirkete yapıyorsanız piyasa
araştırması yapıp kendinize bir ücretlendirme tablosu hazırlaya bilirsiniz.
3- Yazılı bir anlaşma ile çalışmak şartlarınızı ve danışanınızın beklentilerini
şüphede bırakmaz kesinlik oluşturur ve sizin profosyönel bir çalışma yapmanızı sağlar.
istanbul terapi merkezi websitesi
0533 373 81 23
http://www.istanbulterapimerkezi.com


2258 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

👨🏻‍🏫👩‍🏫Yabancı sınıf arkadaşlarımla nasıl daha cesur iletişim kurabilirim? Sesimi nasıl duyurab - 26/08/2023
👨🏻‍🏫👩‍🏫Yabancı sınıf arkadaşlarımla nasıl daha cesur iletişim kurabilirim? Sesimi nasıl duyurabilirim? Bana katılmalarını sağlamak için ne yapmalıyım? Ne yapmamalıyım? 👇👇👇Yabancı sınıf arkadaşlarınızla daha cesur bir şekilde iletişim kurmak
👨🏻‍🏫Psikolojik Yorgunluk Nedir? 👩‍🏫Psikolojik yorgunluğu yenmenin yolları - 24/08/2023
✍️Psikolojik yorgunluk, duygusal, zihinsel ve fiziksel açıdan aşırı tükenmişlik hissiyle karakterize olan bir durumdur. Yoğun stres, duygusal aşırı yüklenme, sürekli baskı altında olma, zorlu yaşam olayları veya uzun süreli zorlayıcı çalışma koşulla
İlişkilerde partnerine ilgi göstermenin ve değer vermenin önemi nedir? İlişkilerimde ilgisizlik ve d - 26/07/2023
İlişkilerde ilgi göstermek ve değer vermek, partnerinizi sevdiğinizi ve onun size önemli olduğunu hissettirmek için yapılan davranışlardır. İlgi göstermek, partnerinizin hayatındaki şeylere ilgi duymanız, onunla konuşmanız ve onun fikirlerine sayg
👨🏻‍🏫 Koçluk Nedir? Online Koçluk Hizmetlerinin faydaları nelerdir? - 22/07/2023
Koçluk, bir kişinin hedeflerini belirlemesine, bu hedeflere ulaşması için planlar yapmasına ve destek almasına yardımcı olan bir danışmanlık yöntemidir. Bir koç, kişinin kendine güvenini artırmak, öz disiplinini geliştirmek ve motivasyonunu yükseltm
👨🏻‍🏫 Koçluk Nedir? Online Koçluk Hizmetlerinin faydaları nelerdir? - 21/07/2023
Koçluk, bir kişinin hedeflerini belirlemesine, bu hedeflere ulaşması için planlar yapmasına ve destek almasına yardımcı olan bir danışmanlık yöntemidir. Bir koç, kişinin kendine güvenini artırmak, öz disiplinini geliştirmek ve motivasyonunu yükseltm
Narsist Kişiler İş Yaşamımızı Nasıl Sabote Ediyorlar - 13/08/2022
İş yaşamımızı dolayısıyla da özel yaşamımızı çok etkileyen narsist kişileri ve özelliklerini tanımak için öncelikle narsizm nedir? konusunu psikiyatri ve psikoloji biliminin ışığında bir inceleyelim. Narsisizm, bir
Selamlaşmaların Gizli Değeri ve Anlamı Nedir? - 27/07/2022
Yeni bir psikolojik bilimsel araştırma, küçük bir hareketin ve sözün gücünü nasıl hafife aldığımızı ortaya koyuyor... Bilimsel araştırmalara göre yazılan bu makalenin önemli noktaları ve konu başlıkları:
Bazı İnsanlar Neden Hayattan Asla Memnun Olamazlar ? - 19/07/2022
Bazı insanların hayattan neden memnun olmadığına dair şaşırtıcı psikolojik araştırmalar ve bilimsel sonuçlar var… Bu çok iyi bir haber!
Uluslararası Çalışmalar Yapmış, Psikoloji ile doğrudan ilgilenmeyen kişilerin bile tanıdığı dünyaca - 14/07/2022
Amerika’ lı bir psikolog olan Goleman aynı zamanda 12 yıldır New York Times’a davranış ve bilim konuları üzerine yazılar yazmaktadır. Psikoloji, eğitim, bilim, ekolojik kriz ve liderlik üzerine yazılmış 10 adet kitabı bulunmaktadır. Özellikle ‘duygu
 Devamı